Din
ve bilim arasında teorik olarak nasıl bir ilişki bulunduğu yıllardır bilim
insanları ve din adamları tarafından araştırma ve tartışma konusu olmuştur.
Din, insanlık tarihi boyunca dünyanın doğa üstü görünmeyen bir güç tarafından
var edildiğine inanmış toplumların, kainatın yaratıcısı olduğunu var saydıkları
adına da Tanrı dedikleri kutsal kabul ettikleri güce
inanma şekli olarak ifade edebiliriz. Bilim ise, evrende var olan canlı olan
yada olmayan her şeyin varoluş şeklinin nasıl olduğu konusunda kanıtlar
gösterilerek kabul
edilen bilgilerdir. Birinin gerçekçiliği, var olup olmadığı sorgulanmadan kabul görürken bir diğeri
ortaya attığı her teoriyi kanıtlamak zorundadır. Mesela uzay bilimcileri dünya
dışında başka bir gezegende yaşamak için oksijen ve suyun bulunduğunu
kanıtladılar diyelim, bunu nasıl olabileceğini nasıl yorumlayabiliriz ? Başka
bir gezegende yaşam şartlarının var olması kainatın varoluşunun doğal bir
sonucu mudur ? yoksa gizli bir güç tarafından tasarlanarak yaratılmış olduğu
sonucunu mu çıkarırdık. Dinin temel aldığı esas ölçü, tek mantıklı açıklama
olarak Tanrı tarafından var edildiğidir. Bu konu bilimsel olarak ele alındığı
takdirde, dünya dışında başka bir gezende yaşam belirtilerinin oluşu volkanik
bir patlama sonucu bir çok farklı metal bir araya gelerek oksijen ve suyu
oluşturmuş olacağı düşünülebilir.
19.
yüz yıl başlarında bilim ve din arasında farklılık olmadığını hatta bir
birleriyle bağlantı içinde olduğunu düşünen Kepler, Maxwell, Faraday ve Kelvin
gibi batılı bilim adamlarının sayısı oldukça fazladır. Bilim ve din arasında
büyük çatışmaların yaşanmaya başlaması 19.yüz yılın sonuna yaklaşıldığı
yıllarda dinlerin elde ettiği gücün ortadan kaldırarak tabiattan başka hiçbir
şeyin gerçekleri yansıtmadığı, doğruyu bulmanın tek yolunun bilimsel gerçekler
olduğu düşünceleri hızlı bir şekilde kabul
görmeye başlamıştır.
Günümüzde bile bir çok bilim adamı bilim ve
dinin rakip iki taraf gibi gösterilmemesi gerektiğini savunurken aynı zamanda
da iki tarafında aynı yolda ilerleyebileceklerinin düşünülmemesi gerektiğini
ifade etmektedirler. Bilim ve din arasında pozitif yada negatif yönde ilgileri
olup birbirleriyle bağdaşmayan etki alanları mevcuttur. Çok sık duyduğum
sözlerden biri de " Din insanların inandıkları ile ilgilenir, bilim ise
var olan gerçeklerle ilgilenir" Ancak bu yaklaşım herkes tarafından kabul görmez. Bilim
dünyası, evreni incelerken bilimsel olarak cevaplanamayan fakat tanrı bilimini
farklı açılardan çözümlerken felsefi boyutlarda sorunlar ile karşılaşır. Aynı
doğrultuda düşünecek olursak, dinin evrenin varoluşu hakkında gerçekçi bir savunması
olmadığı fikri tamamen yanlış bir algıdır.
0 Yorumlar